26 Eylül 2014 Cuma

Fondöten Alırken Nelere Dikkat Etmeliyiz?



Aldıktan sonra pişman olduğunuz, spot ışıklarının altında olduğu gibi görünmeyen fondötenlerle hepimiz karşılaşmışızdır. Peki bundan kaçınmak için ne yapmalı? Nasıl cildimize uygun fondöteni seçebiliriz ve fondöten alırken nelere dikkat etmeliyiz? Hepsini şimdi açıklayacağım...

Öncelikle belirtmek isterim ki bu yazının temelini Sık Yapılan 5 Makyaj Hatası yazımda atmıştım. Orada da fondötenlerden bahsederken bunu daha sonra detaylı bir şekilde yazacağımı belirtmiştim ve işte buradayım! 



* Fondöteni elimize veya kolumuza değil, yüzümüze sürmeliyiz. Ton farklılıkları olabileceği gibi, zaten ürünü elimizde kullanmak için almayacağız. O yüzden orada denemenin bir anlamı yok. Eğer direkt olarak yüzünüze uygulamak istemezseniz veya yüzünüzde zaten makyaj varsa, boynunuzda denemenizi tavsiye ederim. Tıpkı elinizde deneyeceğiniz gibi boynunuzda denerseniz en uygun renge ulaşacağınızı düşünüyorum. 
Ayrıca ürünü denedikten sonra mağazadan dışarıya çıkın ve rengin spot ışığı altında olmadan cildinizde nasıl durduğunu test edin. Bu adım gerçekten çok önemli. Sonra pişman olmak istemezsiniz. 

*Eğer yüzünüzün ve boynunuzun rengi farklı ise, fondöteni çene hizanızda deneyin. Bu durumda yüzünüz ve boynunuz için farklı tonlarda fondötenler de alabilirsiniz ancak tek bir fondöten alacaksanız bu boynunuzun renginde olmalı. Çünkü fondöteni uyguladığınız zaman cildinizdeki koyu kısımlar da yok olacak. 

*Diğer büyük hatalardan birisi de daha fazla bronz görünmek adına koyu renkli bir fondöten kullanmak. Benim tavsiyem ise, boynunuzun renginde seçtiğiniz fondötenin üzerine bronzer uygulamak. Bu şekilde çok daha doğal bir görünüme kavuşursunuz. 

Umarım hoşunuza gitmiştir. Fikir ve önerilerinizi aşağıda belirtirseniz çok mutlu olurum. 

xx

Gratis Bayram Alışverişim



Hepinize yeniden merhaba! Birkaç gün önce bayram alışverişi zamanının geldiğini ve yakında gratis ve watsonslarda indirim olacağını hatırlayarak güzel bir liste oluşturmuştum kendime. Ve nihayet indirim başladı ve ben daha ilk günden gratise koşturdum. 

Listemdekilerin %90'ını satın aldım ve her ne kadar indirimli bile olsa 100 küsür tl ödeyerek mağazadan ayrıldım. 

Bakalım neler aldım :)

*Benri disk makyaj temizleme pamuğu : İki gündür kullanıyorum. Bana biraz sert geldiler. Bir daha alacağımı zannetmiyorum. 

*L'oreal Paris skin perfection serum : Nihayet alacağım, alacağım diye beklettiğim ürünü aldım. Bloglarda ve youtubeda çok methini duyduğumuz bu ürünü bir süre kullandıktan sonra bende yazacağım inşallah. 

*L'oreal Paris skin perfection günlük nemlendirici : Emilimine ve dokusuna bayıldım. Verdiği doğal parlaklık da çok hoşuma gitti. Bugün bütün gün evde olduğum için makyaj yapmadım ve sabah nemlendiriciyi sürmüştüm. Cildim hala yeni sürmüşüm gibi yumuşacık. İlerleyen zamanlarda cildimde bir değişiklik olursa sizlerle paylaşacağım :)

Bee Beauty lip balm : Çok tatlı, çilek kokusuna bayıldım. Normalde ruj sürmeyi sevmediğim için sadece nemlendirici sürüp dışarı çıkan birisiyim ve bu ürünün dudaklarıma verdiği renge bayıldım. Bu üründen bir adeti de yakında yapacağım çekiliş için kenara ayırıyorum. Hadi yine iyisiniz! 

Garnier kusursuz makyaj temizleme suyu : Bu çok met edilen ürünü de denemek amacıyla aldım. Göz makyajı çıkartmada sınıfta kaldı ancak onun için Neutrogenanın çift fazlı makyaj temizleyicisini kullandığım için sorun yok

Dalan d'Olive zeytinyağlı nemlendirici krem : Bu ürünü denemeyi uzun zamandır istiyordum ancak ellerim kuru olmadığı için bu tarz bir ürüne aslında ihtiyacım yoktu. Ancak bu ufak, kasa yanı ürünleri görünce dayanamadım. Çantaya atıp kullanmak için iki tane aldım. O kadar temiz bir kokusu var ki, sırf bu yüzden büyük boyunu da alsam mı diye düşünmeden edemiyorum.

Burt's and Bees honey lip balm : Severek kullandığım bu ürünün raf ömrü 12 ay ve bende bu yüzden henüz birisi bitmeden yenisini aldım. Ne kadar bereketli bir ürün olduğu buradan da belli oluyordur zaten. Benim kullandığım ballı ve e vitamini içerek burt's and bees,  ancak daha farklı çeşitleri de bulunuyor. 

Pastel nude oje : Bende şimdi hatırlamadığım başka bir rengi daha olan nude serisine ait bu oje, Bone rengi. Henüz deneme fırsatı bulamadım. 

Johnnson's Baby şampuan : Hepimizin yakınen bildiği bir ürün olduğu için detaya girmeyeceğim. Ben 500 mllik olanını aldım. Daha çok fırçalarımı yıkamak için kullanacağım. 

The Balm put a lid on it : Göz kapaklarım çabuk parlama yaptığı için bir göz farına ihtiyacım vardı ve piyasadaki en tavsiye edilen ve başarılı bulunan ürün bu olduğu için put a lid on it'i aldım. Henüz sadece bir kere kullanabildim ancak oldukça memnun kaldım. 

Neutrogena siyah nokta temizleyici tonik : Aslında bu ürün son anda karar verdiğim bir üründü. Tüm alışverişimi yapmıştım ve gratisten çıkmıştım. Daha önce kullandığım Yves Rocher'ın yumuşatıcı toniğini almaya gidiyordum ancak ürünün indirimli olmadığını ve 25 tlyi de bir toniğe vermek istemediğim için gratise geri döndüm. Satış elemanı bu toniği önerdi, iki üç kez kullandım ve ilk söyleyeceğim şey içindeki alkol yüzünden cildinizi yaktığı. Kolonyo sürmüş gibi oluyorsunuz. Siyah noktalar üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Kullanmaya devam edeceğim, belki zamanla etkisi görülüyordur. 

Pomegranate Ampoule Mask : Henüz elimdeki Totes Meer maskelerim bitmemiş olsa da bunu da deneyeyim diyerek sepete attığım bir ürün. Narın parlatıcı özelliğini kullanmışlar, umarım memnun kalırım. 

Maybelline the falsies : Tüy gibi hafif görünen kirpikleri vaat eden bu ürünü henüz denemedim. Şu sıralar kullandığım Rimmel'in Scandal Eyes Retro Glam'ını pek beğenmediğim için bu ürüne şans vermek istedim.

Bunların dışında fotoğrafta gördüğünüz Nivea strawberry & milk sabunu, Lionesse far fırçasını ve Lux disk pamuğu T-shop'tan aldım. 




25 Eylül 2014 Perşembe

Sık Yapılan 5 Makyaj Hatası

Öncelikle hepinize yeniden merhaba! Şuan saat 1:38 ve ben bu yazıyı yazmaya başlıyorum. Anca rahat nefes aldım desem yeridir. Çamaşırları serdim, bulaşıkları dizdim, kardeşimi uyuttum. Kendimi tam bir ev hanımı gibi hissediyorum. 

 Bu yazıyı yazma fikri bugün yolda yürürken gördüğüm bir kız sayesinde oluştu. O kadar korkunç ve yapmacık görünüyordu ki ben onun adına utandım. Elbette onun gibi yüzlerce kişi makyaj yaparken birçok hata yapıyor, eminim benim de hatalarım vardır, ancak bu yazımda en sık yapılan 5 makyaj hatasından bahsetmek istiyorum. Tabi ne yazık ki bu hatalar sadece beş ile sınırlı değil fakat yazıyı uzun tutup sizleri de sıkmak istemiyorum. 

O zaman hazırsanız başlayalım :)

(Not: Fotoğraflar google görsellerden alıntıdır. Kendi yüzümde uygulayıp palyaçoya dönmek istemedim, affola)

1- Beyaz Farla Göz Altını Aydınlatmak


Sizin de fark edeceğiniz gibi korkunç bir görünüm. Tamam, göz altlarımız mükemmel olmayabilir. Kapatıcılar zaten bunun için var. Kapatıcının üstüne aydınlatıcı sürmek de sorun değil, ancak neden beyaz far? Yani neden, anlatsana biraz Evacığım? 

Çok sorunlu göz altlarınız varsa eğer izleyeceğiniz sıra şu olmalı : cilt temizliği ->  nemlendirme -> (bu kısımda kalıcılığı arttırmak için baz kullanabilirsiniz, tercih size kalmış) -> kapatıcı -> aydınlatıcı -> sabitlemek için pudra

Bu konuya da bir netlik kazandırdıysak eğer, Eva Longoria gibi bir afetin bile böyle makyaj hatası yapması beni derinden yaraladı, bunu da belirtmek isterim. 


2- Cilt Tonundan Açık/Koyu Fondöten Kullanmak


İşte en sık yapılan, benim de uzun bir süre yaptığım bir yanlış. O zaman benim için sarı alt tonlu açık renk fondötendir bilmem nedir diye bir şey yoktu. En açığından ver abi diye drugstorelarda dolaşıyordum. Pespembe olduğum da oldu, bembeyaz da. Tabi zamanla cildimin rengini doğru analiz etmeyi ve ona uygun seçimler yapmayı öğrendim ancak bu rezil zamanları da yaşadığımı inkar etmeyeceğim. 

Aslında bunun hakkında fondöten alırken nelere dikkat etmeliyiz tarzında bir yazı yazsam iyi olur bence. Hemen not alıyorum *aldım*

Bu hata aslında en sık yapılan hatalardan birisi. Bundan kaçınmak için en önemli tavsiyem fondöten alacağınız gün kısıtlı zamanınızın olduğu bir gün olmasın. Öncelikle size uyacağını düşündüğünüz fondötenin testerını sürün, bir saat dolaşın ve daha sonra tekrar karar verin. Gün ışığında karar vermek en doğrusudur.

3-  Yanlış Allık Uygulaması


Bu hata da fondöten hatası gibi o kadar sık uygulanıyor ki, içim acıyor gerçekten. Çizgi film karakteri gibi dolaşmayacaksanız çok yanlış bir görünüm olduğunu söylemeliyim. 
Bu hata dudak-burun arasındaki çizgi hizasından (fotoğrafta tam olarak görüldüğü gibi) başlanıp elmacık kemiklerine doğru sert bir şekilde allık uygulamak oluyor. Daha da kötüsü: o keskin çizgiyi dağıtmak için fırçayı yuvarlak hareketlerle uygulamak. 
Yapmayın. Lütfen yapmayın. Siz belki fark edemeseniz bile fotoğraftaki görüntünün aynısı oluyor. 

Doğrusu : Elmacık kemiklerinden başlayıp yatay bir çizgi olacak şekilde yumuşakça inmek. Buradaki en önemli kural ise yüzdeki concealer ve highlighter çizgilerine taşırmamak.

4- Eyelinerı Yanlış Uygulamak 


Sıra geldi eyeliner denen o müthiş icada. Eyeliner kullanımının göz üzerindeki o müthiş etkisini bilmeyenimiz yoktur. Elbette ki kimisi sevmez, ancak sevenlerinin sayısı da yadsınamaz. Ben şahsen girişimden de anlaşıldığı üzere seven kesimdenim. Sadece eyeliner ile sade bir makyajın çok şık bir hale geldiğini düşünüyorum. Hatta bazı makyajları eyelinersız hayal bile edemiyorum. 

Pekiii, madem eyeliner bu kadar hayatımıza girdi, uygularken bazı hataların olmaması mümkün değil. Kullanımı zor bir ürün olan eyelinerın hataları ne yazık ki gerçekten göze batacak cinsten oluyor.

Sürüş esnasında göz kapaklarının üstüne bulaştırıp öylece bırakmak birinci hata. 
İkinci hata fotoğrafta görüldüğü üzere yarım bırakmak. Bir işe başladıysanız bitiriniz lütfen
Üçüncü hata ise artık bitmiş, rengi solmuş eyelinerı inatla sürmek. Bir eyelinerdan daha ne istiyorlar henüz anlamış değilim. 

Hazır eyeliner konusuna değinmişken de küçük gözlüler için ufak bir tavsiye vereyim hemen. Kalemi ya da eyelinerı içten dışa doğru kalınlaşacak şekilde belirgin bir çizgi halinde çekerseniz ve alt kirpik diplerini boyarken ince çalışın. Hatta pamuk ya da eyeliner fırçasıyla dağıtarak yumuşatın. Bu, odağı gözlerin üstüne vererek olduğundan daha büyük görünmesini sağlayacaktır. 

5-Topaklaşan Rimel Kullanmak


Dünyanın en güzel gözüne bile sahip olsanız o kadar kötü, yapış yapış bir görünüm oluyor ki Allah düşmanıma vermesin, daha ne diyeyim? Baktıkça rahatsız olduğum bir görünüm. Gözlerinizi her kapayıp açtığınızda yapış yapış oluyor ve kirpikleriniz o kadar ağırlaşıyor ki kendiniz de rahatsız oluyorsunuz zaten. 

Rimel ne zaman topaklaşır? Yoksa hep topak mıdır? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? 

Bu sorular hakkında pek bir bilgim yok ama çok rimel değiştirmişliğim var (bkz : Bitenler #1 ) İlk sürdüğümde topaklaşanlar da vardı, zamanla topaklaşmaya başlayanlar da. İkinci katı sürmek istediğimde bu iğrenç görüntüye ulaştığım da oldu, artık dibi gördüğü için topaklaşarak alarm veren rimelim de... Yani bu konuda kesin şöyledir, böyledir diye konuşamam. 

Ama doğal bir görünüm elde etmek istiyorsanız mümkün olduğunca bu görünümden kaçınmaya çalışın. İki kat rimel sürmeniz gerekiyor ve ikinci katında topaklaştı mı? Silin, yeniden deneyin. Ayrıca kişisel deneyimlerime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, iki kat rimel sürecekseniz eğer ilk katın kuruması için fazla beklemeyin. 

Okuduysanız, okuduğunuz için,
Yorum yaparsanız da ayrıca onun için teşekkür ederim.
Hepinize kocaman öpücükler! 

xx


24 Eylül 2014 Çarşamba

Bitenler #1

biten ürünler


Bugün ilk bitenler yazısı ile karşınızdayım. Daha çok maskaraları biriktirip bir kenara attığımı farkettim. Neredeyse çöp eve çevirecekmişim etrafı. Bundan sonra bu kadar fazla ürün bekletmeyeceğim kesinlikle. 

Şimdi bakalım neler bitmiş, neleri çöpe atmışım? 


biten ojeler

Öncelikle ojelerden başlayalım, onları aradan çıkartalım istedim.

1-Flormar Supershine 28 Numara : Rengi mercan-koyu pembe arası bir şey. Mat bir oje. Tam bir yaz rengi denilebilir. Bendeki uzun süredir elimde olduğu için artık kurudu ve atmak zorunda kaldım. 

Yeniden alır mıyım? : Buna benzer bir çok renge sahip olduğum için hayır, almam.

2-Meggy 203 Numara : Bu ojeyi nereden aldım hiçbir fikrim yok. Oldukça şeker bir mint rengi var. Ancak uzun zamandır elimde olmalı, çünkü dolabımın diplerinden çıkartabildim bu ojeyi. O yüzden şimdi çöpe gidiyor.

Yeniden alır mıyım? : Hayır

Rimmel Lycra Pro 500 Peppermint : Geniş fırçasıyla kesinlikle kullanım kolaylığı sağlıyor. Kalıcılık konusunda flormardan kat ve kat üstün olduğu su götürmez bir gerçek. Hatta 10 güne kadar kalıcılık sağladığı iddia ediliyor ancak ben daha gerçekçi olup 3-4 gün soyulma yaşamadan kullandığımı söyleyebilirim. Elimdeki 500 Peppermint rengi pastel bir ton olduğu için ilk katta çok açık duruyor, minimum iki kat geçiyorum rengi tam alabilmek için

Yeniden alır mıyım? : Evet, kesinlikle

4-Flormar Graffiti Nails G08 Numara : Çatlayan oje dediğimiz tarzda bir oje bu da. Bir iki kez kullandım, oldukça çamurumsu bir yapısı var bu yüzden hiç memnun kalmadım. 

Yeniden alır mıyım? : Hayır, asla. 


biten kozmetik

1-Rexona Motionsense Shower Clean Deodorant : Kesinlikle bayılarak kullandığım bir deodoranttı. İddia ettiği duş ferahlığını sağlıyor. Bu ürün hakkındaki detaylı incelememi buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Yeniden alır mıyım? : Evet, ancak ondan önce elimdeki diğer iki tanesinin bitmesini beklemem gerekecek :)

2-Avon Care Intensive Moisture Hand Cream : İçeriğindeki arı sütü ile hem yumuşatma, hem de besleme özelliği sağlayan bu kremin kokusuna ba-yı-lı-yo-rum! Genellikle ellerim çok kurumaz, bu yüzden fazla krem kullanmıyorum ancak bu kremin hızlı emilimi olsun, kokusu olsun beni kendisine çekiyor.

Yeniden alır mıyım? : Bu biten kutunun haricinde bir adet daha var elimde. O bittikten sonra belki değiştirmeye karar veririm. 

3-Gülşah Hassas Tırnaklar İçin Aseton : Ojeleri çok güzel çıkarttığını söyleyemem. Yani kırmızı rengini çıkarttığınızda tırnaklarınızı pembe bırakıyor. Hassas tırnaklar için kısmına gelirsek de, tam tersi benim tırnaklarımı aşırı derecede kuruttu ve soyulmalarına yol açtı.

Yeniden alır mıyım? : Hayır, no, nein. Benden uzak dursun.

4-Flormar Compact Powder 90 Numara : Ne zaman aldığımı hatırlamadığım ve dolabımın dibinde bekleyen bir ürün daha. Beyaz kapaklı kutusunu açtığınızda aynalı bir düzenekle karşılaşıyorsunuz. Aynalı olması ürünün en güzel özelliklerinden birisi. Böylece gün içerisinde tırım tırım ayna aranmanıza gerek kalmıyor. Ben bu pudrayı tüylü pudra süngerimle uyguladığımı hatırlıyorum. 

Yeniden alır mıyım? : Şu sıralar NYC transparan pudrayı kullanıyorum ve oldukça memnunum. Ondan sonra da Rimmel stay matte'yi denemek istiyorum. Ki, çok fazla pudra kullanan birisi değilimdir. O yüzden bu pudrayı yeniden almama sıra geleceğini pek zannetmiyorum.

argan yağı

1-Avon Naturals Shine Mask : Ürün içerisindeki mor menekşe ve üzüm çekirdeği özleri ile donuk saçlara parlaklık vermeyi vaat eden bir maske. Sadece parlaklık vermekle de kalmıyor, müthiş güzel bir şekilde yumuşatıyor. Hatta bazen saç kremi kullanmak yerine bu maskeyi kullanmıştım. Ayrıca inanılmaz güzel bir kokusu var. Hatta şuan bu yazıyı yazarken bile bir yandan boş kutunun içini kokluyorum. 

Yeniden alır mıyım? : Hala kataloglarda bulunan bir ürün mü bilmiyorum. Eğer bulunuyorsa, yeniden alırım. 

2-Imaj Passionate Argan Tree Oil Hair Serum : Bu üründen instagramda da bahsetmiştim. Kendim para verip almadım. Alsaydım da gerçekten çok üzülürdüm. Bu ürüne asla, asla, asla para verilmez. Saçlarımı lastik gibi yaptı. Dokunduğumda fark edebiliyordum. Sanki kafamdan aşağıya bir kilo sim boşaltmışım gibi parlamasından da bahsetmeden edemeyeceğim. Aslında simden çok plastik bir şeyle saçlarımın tamamını örtmüşüm gibi bir görüntü dersem daha doğru tasvir etmiş olurum. Kısacası bu üründen nefret ettim.

Yeniden alır mıyım? : Hayııııııır. 


biten ürünler

1-Avon Super Shock : Bendeki rengi siyah. Çok çok uzun bir süre bu maskarayı kullandım. Bittiğinde sürekli yenisini aldım. Öyle memnundum anlayacağınız. Şuan hala  kataloglarda var mı bilmiyorum ancak bu maskara benim için tam anlamıyla bir efsanedir. Kirpikleri ayırışı muhteşem. Hiç topaklanma yaşamadım. Daha ne diyebilirim ki...

Yeniden alır mıyım? : Her güzel şeyin bir sonu vardır. Yani hayır, zannetmiyorum.

2-Rimmel Volume Accelerator : İlk sürdüğümde şok olduğumu hatırlıyorum çünkü tam anlamıyla simsiyah bir renk vermişti ve o zamana kadar bu kadar siyah bir maskarayı hiç kullanmamıştım. Kirpikleri uzatmıyor ancak çok güzel bir dolgunluk kazandırıyor. Ne yazık ki benimkisinin fırçası bozuldu. Çok iğrenç, dümdüz bir görünüm aldı neden bilmiyorum.

Yeniden alır mıyım? : Belki

3- Bu adını, markasını, hiçbir şeyini bilmediğim bir maskara. Annem bir setle birlikte yılbaşı zamanı aldığını söylemişti, bende fazla merak etmedim. Bu, sadece kirpik altlarım için kullandığım bir ürün. Çam ağacı şeklinde, kısadan uzuna giden bir fırçası var. Ancak en uzun kısmı bile üst kirpiklerimde istediğim etkiyi yaratamadığı için alt kirpiklere ideal bir maskara olduğunu düşünüyorum

Yeniden alır mıyım? : Ürünün adını bile bilmediğimi göz önünde bulundurursak, yeniden alabileceğimi düşünmek saçma olurdu

4-Flormar Spider Lash : Fotoğrafta görülen iki maskaradan birisinin kapağının morlu siyahlı olmasının sebebi can sıkıntısından ojeyle boyamam, yoksa ikisi de aynı maskara, karışıklık olmasın diye burada da tekrar belirteyim. 
Bu ürünler ile ilgili hatırladığım tek şey çok topak yapması. Bendeki rengi deep black, bu yüzden sert bir siyah tonu maskaram. İki tane olmasının sebebi bir tanesinin anneme ait olması. Yoksa bu ürünü ikinciye almadım. 

Yeniden alır mıyım? : Hayır, kirpiklerimi topaklandıran ürünlerden uzak duruyorum.

5-NYC Big Bold : Rimmel volume accelerator ile karşılaştırırsak (ikisi de hacim maskarası olduğu için) bu ürünü gözüm kapalı alırım. Şimdiye kadar en çok sevdiğim hacim maskarası bu oldu. Bendeki rengi 853 Extra Black. Kalın fırçaları benimle tanıştıranın da bu maskara olduğunu söylemeliyim. Elbette Avon Super Shock da kalın fırçalı ancak aralarındaki fark, Super Shock'ın fırçası plastik iken Big Bold'un fırçası kıllı. 

Yeniden alır mıyım? : Evet, kesinlikle, düşünmeden. Ancak ne yazık ki bu ürünü aldıktan sonra bir daha hiç bulamadım. Sınırlı sayıda mı gelmişti, yoksa bu sadece benim şansım mı bilmiyorum. 

**

Biliyorum, oldukça uzun bir yazı oldu ancak bundan sonra daha kısa tutacağım. Bu yazıdan sonraki bitenler postlarıma maksimum 5 ürün limiti koymayı düşünüyorum. Böylece hem uzun ve sıkıcı bir yazı olmaktan çıkar, hem de sıklıkla yazacağım bir seri olur. 

Okuduğunuz için çok teşekkürler. Düşüncelerinizi benimle de paylaşırsanız memnun olurum. Sizce yararlı bir yazı oldu mu? Aşağıya yorum bırakabilirsiniz. 

xx

21 Eylül 2014 Pazar

NYC All Day Long Smooth Skin Fondöten Yorumu


fondöten yorumu



Öncelikle merhaba, bu yazımda uzun zamandır kullandığım ve çok memnun kaldığım NYC All Day Long Smooth Skin fondötenden bahsedeceğim.

Bu ürünü yaklaşık olarak 5-6 ay önce almama rağmen henüz yarılayabildiğimden emin değilim. 27.3 ml'lik şişesine göre oldukça bereketli bir ürün olduğunu söyleyebilirim :) 

Sarı alt tonlu bir cildim olduğu için genellikle kendime uygun bir fondöten bulamıyorum. Ya çok beyaz, ya da çok pembe oluyor ancak bu fondöteni sırf denemek için uygun fiyatı yüzünden almıştım ve tam anlamıyla bağımlısı oldum denilebilir.

NYC


Özellikle yazın birebir ten rengimi veren bu fondötenin 745 Soft Honey rengini kullanıyorum. İçerisinde -nihayet- pembelik bulundurmayan, uygun fiyatlı bir fondöten! 

14 saat kalıcılık sağladığı vaat ediliyor ancak ben o kadar uzun süre makyaj kullanmadığım için bu konuda bir yorumda bulunamayacağım. 

Ayrıca ciltteki koyu kısımları kapatıyor ve cilt tonumu eşitlememe yardımcı oluyor. Ciltte parlama yapmadığı söyleniyor ancak ben karma ciltli birisiyim ve bazı günlerde burun çevresinde kusma yaptığını görüyorum. Ancak o kısımları transparan bir pudra ile sabitlediğim zaman bir sıkıntı yaşamıyorum. 




Pompalı yapısı oldukça şık ve kullanım esnasında kolaylık sağlıyor. 

Ayrıca fondöten kullanırken sünger yardımıyla dağıttığımı da yazmış olayım. Ben daha rahat ediyorum bu şekilde. Fırçayla dağıtıldığında genellikle iz bırakacak kadar beceriksizim. Ancak yakın bir zaman içerisinde Real Techniques Expert Face Brush'ı satın almayı düşünüyorum. Belki benim kullandığım kalitesiz fırçalardan kaynaklanan izlerdir bunlar, kim bilir? :)


Ürünün arkasında yazanları derleyecek olursam, dermatolojik olarak test edilmiş, ciltteki parlamayı kontrol eden ve mat bitişli bir fondöten. Ayrıca içerisindeki vitamin ve anti-oksidan maddeler yardımıyla cildinizin sağlıklı görünmesine de yardımcı oluyor. Ve son olarak tüm cilt tiplerine uygun olduğunu da belirtmişler. Ancak benim kişisel tavsiyem olarak, bu ürünü daha çok karma ve yağlı ciltlere öneririm.


Ürünün kapağı açıldıktan sonraki tüketim ömrü 2 yıl. Ben 1-2 pompa ürün ile tüm cildimi kapatabiliyorum. Baştaki sıvı yapısı kısa süre içerisinde matlaşıyor ve ciltle birebir uyum sağlıyor. 

Ürünü Watsons mağazalarındaki NYC standlarında bulabilirsiniz. Bittiğinde kesinlikle yenisini alacağım bir ürün. 

Fiyatı : 12 TL 

14 Eylül 2014 Pazar

Okula Hoşgeldiniz




Herkese merhaba, bugün bakım yazısındansa moda yazısı yazıyor olacağım. Öncelikle havaların bu yaz biraz daha geç ısınmasıyla birlikte daha az tatil yapmış, henüz yeterince bronzlaşamamış veya yaz aşkımızı unutamamış bir şekilde yeni okul yılını karşılıyoruz. Her ne kadar sonsuza kadar tatil yapmak, ders kitaplarının kapağını açmamak ve sınav stresiyle boğuşmamak istesek de ne yazık ki okulların açılmasına saatler kaldı.

Son saatlerini bilgisayar başında değerlendirip birkaç fikir almak isteyen takipçilerime bu yazıda elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım. Yazı özellikle lise grubuna hitap edecek. Elbette bunun iki sebebi var A)Üniversite öğrencileri genellikle okulun ilk haftası ders olmamasından yararlanıp tatillerini uzatırlar B)Burada yazacaklarımdan onlar da rahatlıkla ilham alabilirler. Modanın yaşı yoktur.

Öncelikle 9. sınıflardan bahsetmek istiyorum. Okulun heyecanlı, meraklı ve kendini 15 metre eden grubu 9. sınıflardır. Öyle ya da böyle biz de bu yollardan geçtik, o yüzden bazı tavsiyelerde bulunmam şart.
1-Okula başladığınızda üst sınıflardan tanıdığınız, akrabanız, arkadaşınız varsa derhal onun yanına gidin.
2-Eğer böyle bir şansınız yoksa elbette ki orta okuldan tanıdığınız veya en azından göz aşinalığınızın olduğu birisi vardır. Endişelenmenize hiç gerek yok, o da en az sizin kadar yalnız ve heyecanlı hissediyor. Ortak duygularınızı rahatça paylaşabilirsiniz.

Kısacası yalnız kalmamaya çalışın ilk gün. Zaten öncelikle tüm okul bahçede toplanır, tören olur ve daha sonra sınıflara geçilir. Eh, eminim daha sınıfa geçmeden bir iki kişiyle tanışmış olacaksınız bile.

10. sınıflar okulu biraz daha tanımış, öğretmenleri ve nasıl ders işlediklerini bildikleri için daha rahat bir biçimde okula gelirler. Artık çömez değiliz duygusu ile okul kantininde daha havalı yürürler :) Ayrıca yeni sistemle birlikte bu sene bölüm seçilir ve yoğunlukla kendi alan derslerini alınca not ortalamaları yükselir.

9. sınıfın sonu ve 10.sınıfın başı arasındaki yaz tatilinde bu bölümler seçilir ve bana göre lise hayatım boyunca en önemli seçimi yapmıştım bölüm seçerken.
İlk sene not ortalamam gittiğim okula göre düşük denilebilecek bir seviyedeydi ve bu da benim moralimi oldukça bozmuştu. Yaz tatilinde bile özel ders alıp bütünleme sınavlarına girdim ve kaldığım derslerin çoğunu o arada hallettim. Ancak olay alan seçmeye geldiğinde ailem sürekli Türkçe-Matematik alanını seçmem için ısrar ediyorlardı. Bunun sebebi de YGS-LYS sınavına göre bu alanda daha fazla üniversite bölümü ve meslek olanağı olmasıydı. Ancak benim matematik dersine karşı hiçbir ilgim yoktu ve bu bölümde başarılı olamayacağımdan emindim. Kendi isteğimle Türkçe-Sosyal alanını seçtim ve zannediyorum ki, bu şimdiye kadar yaptığım en doğru tercihti. Matematik ve fen derslerini görmediğim için not ortalamam birden fırladı ve bir önceki yıl dersime girip aileme beni şikayet eden öğretmenlerim bu sefer övgüyle söz etmeye başladı. Daha sonraki yıllarda da bu not ortalamamın artarak devam ettiğini söylememde de yarar var. Kısacası seçeceğiniz bölüm sizin tercihiniz olsun, başkalarından çok kendinize kulak verin ve yapamayacağınıza inandığınız, belki olur dediğiniz şeyleri bir kenara bırakın. Sizi sizden başkası daha iyi tanıyamaz.

11.sınıf ise hayatın en güzel olduğu yıldır. Sınav telaşıyla kabuklarına çekilen 12. sınıfların yerine 11.sınıflara okulda terör estirme hakkı doğar bir nevi. Artık okulu, öğretmenlerini, arkadaşlarını ve idareyi iyi tanıyan 11.sınıflar bu boş senelerini genellikle çene çalarak geçirirler. (2. dönem oluşan seneye biz ne yapacağız ve yaz tatilinde oluşan arkadaşlarımız başka şehirlere gitti, okul artık bomboş algısını bir yana bırakırsak çok güzel bir yıl olduğu inkar edilemez)

Vee son sınıfta kimsenin kimseyi umursadığı yoktur aslında. Herkes çantasında taşıdığı 10 tane test kitabının ağırlığıyla kamburlaşmış, teneffüslerde bahçeye çıkmak bir yana kantine gitmek için bile 2 kere düşünen bir kişiye dönüşmüştür.
Elden ele gezen yerleştirme rehberleri, zaman zaman sinir krizlerine giren öğrenciler, işlenmeyen ve test çözülmesi için boş geçen dersler, okul sonrası ek denemeler ile en hızlı geçen yıl 12. sınıftır.
Şimdiden hepiniz, belkide yeniden, liseye hoşgeldiniz!

Uzun bir giriş yazısı oldu, farkındayım ancak bugün bahsetmek istediklerim oldukça görsel içerikli olduğu için en azından girişi uzun tutmak istedim.



Öncelikle hangi sınıfta olduğunuz fark etmez, saç konusu önemlidir. Abartı bir saç yapıp rezil olmak istemiyorsanız bu modeller oldukça ideal. Bütün saçınıza maşa yapıp gelinin kız kardeşi modunda dolaşmayın sakın, gerçekten komik oluyor.



Saçınızı yaptınız, formanızı değiştiremeyeceğiniz için onu geçiyorum, sıradaki konu ise çanta seçiminiz.
Elbette içinde bir sürü kitap, defter ve gereksiz diğer ıvır zıvırları taşıyacağınız için konforuna dikkat etmeniz gerekiyor ancak şıklığıyla da göz doldurmasını hepinizin tercih edeceğinden eminim.
Bu yüzden sizlere, öhöm öhöm, Cara Delevingne'in tasarımı olan Mulberry markalı çantayı tanıtmak istiyorum.
Bu çantayı sırt çantası, omuz çantası, hatta el çantası olarak rahatlıkla kullanabilirsiniz. Zaten bir çantada -herhangi bir çantada- arayacağınız önemli özelliklerden birisi de çok yönlülük olmalı. Ardından sağlamlık ve kalite gelmeli diye düşünüyorum. Yere koyduğunuz çantanın yıpranacağına kafanızı yormamalısınız.
Fiyatına gelirsek eğer, biliyorum dudak uçuklatan bir fiyatı var ancak bu çantayı süper model Cara Delevingne'ın tasarladığını ve bir Mulberry modeli olduğunu göz önünde bulundurursak o kadar da şaşırtıcı olmasa gerek.
Fotoğrafta görünen modelin fiyatı tam olarak 2.500 Euro. Evet, yanlış okumadınız, 2.500. Bunun bir küçük modelinin fiyatı ise 1.800 Euroluk bir fiyattan satışa sunuluyor.
Ben bu çantayı alacak kadar zengin değilim, belki bir gün olurum ancak eğer peeh 2.500 mü? Hemen almalıyım diyecek birisi varsa hediye kabul ettiğimi hatırlatmama gerek yoktur umarım.
Ben bir çantaya bu kadar para versem evde ipek gecelikle dolaşırım zaten diyen kesime ise çantanın çok benzerlerini veya çakmalarını tavsiye ederim. Oldukça şık görünmüyor mu? :)

Orta kesim bir ailede yaşıyorsanız ve hem şık, hem rahat, hem de uygun fiyatlı bir çanta arıyorsanız sizleri doğruca converse.com'a yönlendirelim. Tebrikler, indirim kazandınız! (*konfetileri patlatıyorum*)




Bu çantanın görünüşünü ve işlevselliğini beğendiğim için koyuyorum. Ancak konfor konusunda benim için sınıfta kalıyor, üzgünüm. 
Fiyat konusuna gelirsek de, şuan yüzde elli indirimde ve 22 TL'ye satılıyor. Gözlerime inanamadım, yastığıma sarılıp ağladım, şu çantayı kullanmaya yerim olsa hemen satın alırdım, biline. 


Bir de artık benim için klasikleşmiş bu modeli var ki, bayılmamak elde değil. Süper rahat, süper şık. Bana diyecek bir söz bırakmıyor zaten. Ah, lise formamı giyip şu çantayla salınmak vardı bahçede.. 
Fiyatı: 140 TL'den 104 TL'ye düşmüş

Converse dışında önerebileceğim çanta marka-modelleri ise ; 

Vans 


Eastpak



Fark ettiğiniz üzere bilinen, standart Adidastır, Niketır falan o modellerden paylaşmadım. Sebebine gelirsek de siz istediğiniz zaman onları zaten bulabilirsiniz. Ayrıca da o tarz bir modeldense bu tarz bir modeli tercih etme taraftarıyım her zaman.

Ayakkabı konusuna gelirsek de, topuklu ayakkabı giymenize izin olmadığını -veya giymediğinizi- varsayarak farklı ve rahat modellere bakmak istiyorum. Ancak ondan önce bu sezonun 'it' parçası olan bu ayakkabıyı huzurlarınıza sunuyorum. Ta ta taaaa! 


Bu modeli ne kadar beğendiğimi anlatmam zor. Ayrıca okul için o kadar uygun bir ayakkabı ki, eğer benim gibi kısa boylu birisiyseniz şuan şıkı şıkı dans etmiyorsanız ayıp edersiniz. Hem topuklu, hem okulda giyilebilecek, hem sade bir ayakkabıyı bulmak bu devirde çok zor azizim. 
İnternette tırım tırım aranmadan önce, bu ayakkabının çok benzerini Mangoda gördüğümü söyleyip biraz sevaba gireceğim izninizle. 

Diğer spor modeller için adidas, nike, puma, converse, vans, fred perry, reebok, new balance
diesel, lotto veya keds mağazalarını aşındırabilirsiniz. Eh ben daha ne yapayım? 



Bir de son olarak New York Fashion Week'te alıp başını giden bu şapkalardan bahsetmek istiyorum. Huf marka bu cicişler ile kışın bile okulun en şık kişisi siz olacaksınız. 
Bu şapkalara alternatif olarak Bad Hair Day şapkalarını da önerebilirim. 

Biraz uzun bir yazı oldu ancak umarım bilgilendirici olmuştur. Sizleri kocaman öpüyorum ve herkese sağlıklı, başarılı, mutlu bir eğitim-öğretim dönemi diliyorum! :)


9 Eylül 2014 Salı

Rexona Motionsense Deodorant


Bugün severek kullandığım, Rexona'nın yeni çıkarttığı motionsense deodorantlardan bahsetmek istiyorum. Fotoğrafta da görüldüğü üzere Shower Clean, Fragrance ve Linen Dry elimde mevcut. İlk önce shower clean'i almıştım ve daha sonra memnun kaldığım için diğer kokuları da denemek istedim. Öncelikle Rexona motionsense deodorantlar bize ne vaad ediyor, onu görelim.



Burada da görüldüğü üzere hareket ettiğiniz sürece kokunun aktif olacağını iddia ediyorlar. Ben de bu konuda başarılı bir ürün yarattıklarına inanıyorum.



Elimde olan deodorantların kokularından bahsedecek olursam da, shower clean adı gibi bir duş ferahlığı sağlıyor. Oldukça ferah bir konusu var. Hareket ettiğiniz sürece yayılan koku ile gerçekten duştan çıkmışsınız gibi bir durum söz konusu oluyor. Ayrıca shower clean; motionsense serisinin en sevdiğim üyesi :)



Motionsense Fragrance ise pembe kutusuyla dikkatimizi çekiyor. Shower clean'in ferah kokusunun yanısıra fragrance daha çok çiçek kokulu bir deodorant. Oldukça hoş ve fazla baymayan bir çiçek kokusu var aslında. Motionsense özelliği ile de uzun süre kalıcı bir koku sağlıyor.



Bu sıralar kullandığım motionsense linen dry, daha fazla kuruluğu vaad ediyor. Yazın sıcak günlerinde oldukça ideal bir deodorant olduğunu inkar edemeyeceğim. Kokusuna gelecek olursak da, ferah kokuları tercih eden birisi olduğumu göz önünde bulunursak, bana göre linen dry'ın kokusu clean showerdan sonra, fragranceden önce gelir.


Olumsuz yönleri : 

-48 saat etkili olduğu yazıyor kutusunun üstünde ancak -tüm deodorantlarda olduğu gibi- bu da tamamen abartı. Bu ne kadar olumsuz bir yöndür bilemem ancak yine de yazmam gerekirdi.
-Deodorantı sıktıktan 3-4 saat sonra pütür pütür dökülebiliyor. Ancak bu dökülme kokusuna veya kuruluğuna herhangi bir etki etmiyor.
-Siyah kıyafetlerinizi giyerken kullanmanızı pek tavsiye etmiyorum, çünkü iz bırakıyor.

Bumerang - Yazarkafe